2 yaş sendromuna dikkat!

Çocuğunuzun 2 yaş sendromuna seyirci kalmayın, onun duygularını anlamaya çalışarak bu dönemi hep birlikte atlatın. Böylece daha sonraki yılların keyfini sorunsuz çıkarın.

Bebeklik döneminin bitişi çocukluk döneminin başlangıcı olarak kabul edilen 2 yaş, çocukların en çok zorlandıkları dönem olarak gösteriliyor. Bu dönemde çocukların yaptığı davranışları “Neden?”, “Niçin?” diye anlamaya çalışmak gerekmiyor. Önce bunu unutmamanız gerekiyor, sonraki adım ise sizin çocuğunuzla aranızda kuracağınız empati yeteniğinize kalıyor. Çocuklar her dönemde anne-babalarına yeni yeni şeyler öğretiyor, ama bunlarla nasıl baş etmek gerektiği konusunda ise pek yardımcı olmuyorlar. İşte size yardımcı olacak bilgiler…

İşte 2 yaş!

Bu dönem, bebeklikten çocukluğa geçiş evresini temsil eder. Özellikle de çocuğun duygusal dünyasında büyük iniş-çıkışlara neden olur. Ayrıca “2 yaş sendromu” ya da “Korkunç 2 yaş” olarak adlandırılır. Bu süreç 2 yaşla birlikte başlayabileceği gibi 18 ay civarında da görülebilir ve 36. aya kadar devam edebilir. Bu dönemde çocukta görülen en belirgin özelliklerin başında negatif tutum gelir. Bebeklik döneminde anne ile kendi arasında ayrım yapmayan çocuk, hareket becerilerinin gelişmeye başlaması, başka kişiler ve eşyalarla yeni deneyimler yaşaması sonucunda kendisini anneden ayrı bir birey olarak algılamaya başlar. Böylece anne ile arasındaki mesafe giderek artar. Çocuk zamanla kendi isteklerinin ve duygularının olduğunu da fark eder. Önceleri anne-baba ve diğer yetişkinlere uyum sağlayan, anlayış gösteren çocuk; sözcük dağarcığına “hayır”, “yapmayacağım”, “yemeyeceğim” gibi ret içerikli kelimelerinin eklenmesiyle her şeyi zor kabul etmeye başlar. Çocuğun kendi istek ve ihtiyaçlarının farkına varması, onun bireyselleşmesi için gerekli bir adımdır.

Çatışma dönemi

Anne-babalar, kimi zaman çocuklarıyla benzer tutumlar da sergileyerek yetişkin konumlarını kaybederler ve çocuklarıyla güç mücadelesine girerler. Ev ortamında yapılan gözlemlerde; anne-baba ve çocuk üçgeni arasında hafif ve orta ölçekli çatışma sıklığının her üç dakikada 1 ve her bir saatte de 3 kere yaşandığı belirlenmiştir. Çocuğun yaşı küçük oldukça çatışma sıklığı daha da artar. 2-3 yaş arasındaki çocuklar anneleriyle 4-5 yaşındakilere göre iki kat fazla çatışma sorunu yaşar. Dolayısıyla 2 yaş çocuğu sahibi anneler bu dönemi yoğun, yorgun ve gerilim içinde yaşarlar.

Kendine yeten çocuklar

Becerilerindeki önemli gelişmeler sonucunda çocuk, kendi kendine yetebileceğini ve artık çevresindeki yetişkinlere ihtiyacı olmadığını düşünebilir. Bu nedenle kendisine yöneltilen yardım tekliflerine şiddetle karşı çıkar. Ancak yaşadığı deneyimler her zaman olumlu sonuçlanmayabilir. Bunun sonucunda ise hayal kırıklığı, üzüntü ve yetersizlik hissi kaçınılmazdır. Öfke, üzüntü, sevinç, heyecan hepsi hissedildiği gibi ortaya çıkar. Bunun nedeni çocuğun kendi iç dünyasında bu duygularla nasıl baş edeceğini bilemeyip, yeterince içinde tutup işleyemeden dışarı atma çabasından kaynaklanır. Öfke nöbetleri de böylesine baş edilemeyen duygular ve yoğun duygu seli içerisinde yaşanır. Duyguların bu şekilde ortaya çıkış şekliyle baş etmek kolay değildir. Anne-babalar çoğu zaman sadece gördükleri davranışa odaklanırlar. Ancak çocuğa ulaşmanın yolu duygudan geçer. Çocuk sakinleştikten sonra, onun neler yaşadığı ve hissettiği hakkında konuşulması gerekir.

Çocukların mizacı

Bazı çocuklar mizaç olarak daha sakin, kabul edici veya esnek olabilir. Bu nedenle “2 yaş sendromu”nu da daha kısa sürede ve az şiddetle geçirebilir. Kimi çocuk ise bu tür değişiklikleri kolay tolore edemez, duygularını çok yoğun yaşar, dışarıdan gelen uyarılara karşı çok duyarlıdır ve bebeklikten itibaren tepkiseldir. Aşırı duyarlı olan çocuklar ise bu dönemi daha da zor geçirir. Bu dönem hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan pek çok anne-baba çocuklarının inatçı, huysuz bir kişiliğe sahip olduğunu algılayıp, yaşadığı çatışmalarda çocuğu yargılar. Yaşanılan sorunlar çocuğun kötü karakterli olduğuna işaret etmez, sadece öğrenmesi ve geliştirilmesi gereken yeni davranış ve tutum biçimleri olduğunu gösterir. Bunlar da ancak anne-babanın desteğiyle gelişebilir.

Çatışmalara son verin!

Bu dönemde anne-baba ve çocuk arasında yaşanılan çatışmaları azaltmak ve çocuğun bireysel gelişimini desteklemek için yapılabilen pek çok şey vardır:

Bir adım önde olun: Çocuğunuzun zorlandığı anlanları en iyi siz bilirsiniz. Bunlarla ilgili önleyici stratejiler geliştirebilirsiniz. Örneğin; siz işten geldikten sonra yemek yedirmekte zorlanıyor, onun ilgisini yemeğe odaklamadan çatışıyorsanız, o zaman bırakın akşam yemeğini siz gelmeden yesin. Çocuğunuz belki de siz geldiğiniz için heyecanlanıyor ve konsantre olamıyordur. Onun yerine sizin yanınızda meyve yiyebilir ya da masaya oturur, ancak böyle bir durumda siz onun ne kadar yediğiyle ilgilenmeyin.

Gücünüzü hissettirin: Çocuğa güvenli bir ortamda sadece bakım verilmesi tümüyle sevgi ve şefkatle olmaz, bunun yanına yetişkinin gücünü de eklemek gerekir. Çünkü çocuklar birlikte oldukları yetişkinin güçlü, kendinden emin, ne yaptığını bilen, sakin ve otoriter olmasını ister. Çocuğu ağlarken, çaresizlik duygusuyla bebeğin karşısında ağlayan bir annenin gücünden ya da istediği bir şey alınmadığı için ağlayan bir çocukla baş edemediğinde onun isteklerini yerine getiren bir babanın gücünden söz etmek mümkün olmaz. Çatışma zamanlarında anne-baba soğukkanlılığını korumalı, öfke göstermeden sakin davranıp gücünü çocuğa hissettirmelidir. Böylece çocuk da bu gücü içselleştirip, ileride yaşayacağı benzer bir durumda kendisini kontrol edebilme gücünü bulabilir.

Kendini güvende hissedeceği kurallar ve sınırlar koyun: Çocukların kendi güvenliklerini sağlamanın sorumluluğunu almak için yeterince donanımları yoktur. Kendi adlarına sağlıklı karar alabilecekleri yaşa gelinceye kadar anne-babaların onlara yapmaları ve yapmamaları gereken şeyleri söylemesi gerekir. Sınırlar çocukları korur, nereye kadar kendilerinin özgürce hareket edebileceklerini öğretir. Böylece evin dışında başkalarına da sınır koyabilmeyi ve dolayısıyla da kendilerini koruyabilmeyi öğretir.

Kuralların ve sınırların açıklamasını yapın: Çocukların anlamadıkları bir şeye ayak uydurmaya çalışması beklenemez. Ayrıca kendisine konulan bu kuralların nedenini anlamaya da hakkı vardır.

Mesajların ne ve tutarlı olmasına dikkat edin: Çocukların yeni beceriler geliştirmesi, zaman ister. Konulan kuralların, verilen mesajların her zaman aynı ve tutarlı olması, çocuğun deneyimlerinden daha çabuk öğrenmelerine yardımcı olur. Önceden bildiği sonuçlarla karşılaşması olumsuz bir davranışın kendisine bir şey kazandırmadığını anlamasına ve bu tutumdan uzaklaşmasına yardımcıdır.

Seçim yapma hakkı verin: Çocuğunuz böylece karar verme keyfini tatmış olur. Eğer bir durumda istediği şey kabul edilebilir ve belli sınırlar içindeyse bunu seçenekli olarak sunmak daha iyi olabilir. Ceketini giymek istemeyen çocuğa “Kendin mi giymek istersin, ben mi sana yardım edeyim?” gibi bir yaklaşım uygundur. Küçük seçimler yapmasına izin verildiğinde, daha ilerde kendi başına önemli kararlar alma becerisini geliştirir. Böylece kendi hayatlarıyla ilgili güç ve kontrol hissi oluşur.

Olumlu davranışları ödüllendirin, olumsuzu görmezden gelin: Genelde çocukların iyi yaptıkları, olması gereken doğal şeyler olarak görülüp dile getirilmez. Oysa çocuğun hak ettiğini düşündüğünüz şeyleri ödüllendirmek gerekir. Unutulmaması gereken, anne-babanın olumlu ilgisini görmesi ve ondan iyi bir şey duymasıdır. Bu, çocuk için en büyük ödüldür. Daha önce yapmakta zorlandığı bir şeyi yerine getiriyorsa takdiri hak ediyor demektir. Olumsuz her davranışa gösterilen tepkide çocuk anne-babanın ilgisini çekmeyi sağlayabilir. Bu nedenle çok gerekmedikçe her yaptığına müdahele etmemekte yarar vardır.

Günlük rutin oluşturun: Yaşanan çatışmaların birçoğu, çocuğun günlük rutinleriyle ilişkilidir. Yemek, uyku, yıkanma, diş fırçalama gibi rutinleri erken yaştan itibaren geliştirildiğinde çocuğun bu dönemde yaşayabileceği çatışmalar azalır. Çocuk hangi aktiviteden sonra neyin geleceğini bilirse bir sonrakine geçiş yapması daha kolay olacaktır.

Çocuğun daha az istekli olduğu bir şeyi, daha çok istediğinin önüne koyun: Örneğin; dondurmasını yemeğini bitirdikten sonra yiyebileceğini ya da banyodan sonra oyun oynayabileceğini söyleyin. İstediği bir şeye ulaşmak için, önündeki engeli bir an önce aşmak isteyecektir.

Duygularına temas edin: Çocuğunuzun, yaşadığı hayal kırıklığı, üzüntü ve endişe gibi duygularla baş edemediği için zorluk yaşayabilir. Duygularını onun adına ifade edin ki hem ne yaşadığını tanımlayabilsin, hem de bu duguların sizin tarafınızdan kabul edildiğini anlayabilsin. Ancak bunları dışa vurması için ona yol da göstermenize ihtiyacı olduğunu unutmayın.

Bu dönemin geçici olduğunu her zaman hatırlayın: Bu zorlayıcı süreçte sabır ve güleryüz çocuğunuzun gevşemesi için faydalı olsa da, bunu yapmak her zaman kolay değildir. Bu dönemin geçici olacağını kendinize hatırlatın ve kendinize iyi bakın.

Öfke krizlerine yardımcı olun: Çocuğunuzun öfke krizleri kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda anne-babaların çocuklarına yardımcı olmak için yapabilecekleri şeyler vardır.

Öfke krizlerinin sizi kontrol etmesine izin vermeyin: Öfke krizleri tahammül edilmesi zor deneyimlerdir. Özellikle sosyal ortamlarda yaşadığında utanç duygusu yaşattırabilir. Ağlamasını ve sorun çıkarmasını sonlandırması için istediğinin yerine getirilmesi, bir dahaki sefere krizin daha da kuvvetli yaşanmasına neden olur.

Dikkatini başka yere çekin ve bir adım sonrasını uyarın: Kriz yaşanabileceği bir durumu önceden anlayıp, dikkati başka şeye yönlendiren çocuk, sıkıntı duyduğu konudan uzaklaşabilir. Örneğin; bir an önce yemek isteyen bir çocuktan sofrayı kurmasını istemek veya sohbet etmek dikkatini konudan uzaklaştırmak için yararlı olabilir. Bir adım sonra yapacağınız şeyi haberdar ettiğinizde, çocuğunuz kendini hazırlayacak ve geçişi daha kolay yapacaktır. Örneğin; kaydıraktan bir kere daha kaydıktan sonra parktan çıkacağınızı söyleyin ki bir süprizle karşılamasın, kendini hazırlayabilsin.

Öfke krizi sırasında sakinleştirmeye çalışmayın: Böyle bir çaba, krizin daha fazla uzamasına neden olur. Sakinleşmesi için çocuğunuzu rahat bırakın, kabul ediyorsa uzaklaşın. Yanında durduğunuzda hiç konuşmadan onun susmasını bekleyin. Çocuğunuz neye ihtiyacı olduğunu size söyleyecektir.

Görmezlikten gelin: Çocuklar kendi kendilerine öfke krizi geçirmezler. Hemen her zaman bir seyirci karşısındadır. Özellikle dikkat çekmek için yapıldığını düşünüyorsanız görmezlikten gelmek gerçekten yararlı olacaktır. Gazete alıp okumak veya başka şeyle ilgilenmek çocuğun beklediği ilgiyi sağlamaz, tekrar etmemesi için ödüllendirmez.

Karşıt gelme, negativizm, öfke nöbetleri hem çocuk hem de anne-baba için baş edilmesi zor süreçlerdir. Sağlıklı tamamlanan bu süreç sonunda, çocuk yeni gelişen becerileriyle bir birey olmayı öğrenir. Anne-baba ise çocuğuyla yaşadığı bu süreç ile çatışma, problem çözme ve uzlaşma sanatının inceliklerini öğrendiği gibi kendi kendine yeten bir çocukla yaşamanın da keyfine ulaşır.

Anne-babalar tutarlı olmalı

Anne-babalar, 2 yaşındaki çocuğuna uyguladığı kurallar konusunda fikir birliğine varmalı ve kurala sonuna kadar uyulması gerektiğini unutmamalıdır. Tam dersi durumlar söz konusu olduğunda çocuk, böylesine bir yaklaşımı bir tür ödül olarak algılar ve çatışmadan kendisine bir avantaj sağlayıp, daha da ısrarcı ve kriz çıkaran konumunda kalmayı tercih eder. Bazen de anne-baba yaptırmak istediklerini ya da vermek istedikleri mesajı çocuğun hazır olmadığı bir anda söyleyebilir. Oysa 2 yaş çocuğunun zihnini meşgul eden o kadar çok şey vardır ki birisini gerçekten duyabilmesi için onunla göz göze gelinmesi, aynı seviyeye inilmesi ve kararlı bir ses tonuyla konuşulması gerekir.Çocuğunuzun 2 yaş sendromuna seyirci kalmayın, onun duygularını anlamaya çalışarak bu dönemi hep birlikte atlatın. Böylece daha sonraki yılların keyfini sorunsuz çıkarın.

Bebeklik döneminin bitişi çocukluk döneminin başlangıcı olarak kabul edilen 2 yaş, çocukların en çok zorlandıkları dönem olarak gösteriliyor. Bu dönemde çocukların yaptığı davranışları “Neden?”, “Niçin?” diye anlamaya çalışmak gerekmiyor. Önce bunu unutmamanız gerekiyor, sonraki adım ise sizin çocuğunuzla aranızda kuracağınız empati yeteniğinize kalıyor. Çocuklar her dönemde anne-babalarına yeni yeni şeyler öğretiyor, ama bunlarla nasıl baş etmek gerektiği konusunda ise pek yardımcı olmuyorlar. İşte size yardımcı olacak bilgiler…

İşte 2 yaş!

Bu dönem, bebeklikten çocukluğa geçiş evresini temsil eder. Özellikle de çocuğun duygusal dünyasında büyük iniş-çıkışlara neden olur. Ayrıca “2 yaş sendromu” ya da “Korkunç 2 yaş” olarak adlandırılır. Bu süreç 2 yaşla birlikte başlayabileceği gibi 18 ay civarında da görülebilir ve 36. aya kadar devam edebilir. Bu dönemde çocukta görülen en belirgin özelliklerin başında negatif tutum gelir. Bebeklik döneminde anne ile kendi arasında ayrım yapmayan çocuk, hareket becerilerinin gelişmeye başlaması, başka kişiler ve eşyalarla yeni deneyimler yaşaması sonucunda kendisini anneden ayrı bir birey olarak algılamaya başlar. Böylece anne ile arasındaki mesafe giderek artar. Çocuk zamanla kendi isteklerinin ve duygularının olduğunu da fark eder. Önceleri anne-baba ve diğer yetişkinlere uyum sağlayan, anlayış gösteren çocuk; sözcük dağarcığına “hayır”, “yapmayacağım”, “yemeyeceğim” gibi ret içerikli kelimelerinin eklenmesiyle her şeyi zor kabul etmeye başlar. Çocuğun kendi istek ve ihtiyaçlarının farkına varması, onun bireyselleşmesi için gerekli bir adımdır.

Çatışma dönemi

Anne-babalar, kimi zaman çocuklarıyla benzer tutumlar da sergileyerek yetişkin konumlarını kaybederler ve çocuklarıyla güç mücadelesine girerler. Ev ortamında yapılan gözlemlerde; anne-baba ve çocuk üçgeni arasında hafif ve orta ölçekli çatışma sıklığının her üç dakikada 1 ve her bir saatte de 3 kere yaşandığı belirlenmiştir. Çocuğun yaşı küçük oldukça çatışma sıklığı daha da artar. 2-3 yaş arasındaki çocuklar anneleriyle 4-5 yaşındakilere göre iki kat fazla çatışma sorunu yaşar. Dolayısıyla 2 yaş çocuğu sahibi anneler bu dönemi yoğun, yorgun ve gerilim içinde yaşarlar.

Kendine yeten çocuklar

Becerilerindeki önemli gelişmeler sonucunda çocuk, kendi kendine yetebileceğini ve artık çevresindeki yetişkinlere ihtiyacı olmadığını düşünebilir. Bu nedenle kendisine yöneltilen yardım tekliflerine şiddetle karşı çıkar. Ancak yaşadığı deneyimler her zaman olumlu sonuçlanmayabilir. Bunun sonucunda ise hayal kırıklığı, üzüntü ve yetersizlik hissi kaçınılmazdır. Öfke, üzüntü, sevinç, heyecan hepsi hissedildiği gibi ortaya çıkar. Bunun nedeni çocuğun kendi iç dünyasında bu duygularla nasıl baş edeceğini bilemeyip, yeterince içinde tutup işleyemeden dışarı atma çabasından kaynaklanır. Öfke nöbetleri de böylesine baş edilemeyen duygular ve yoğun duygu seli içerisinde yaşanır. Duyguların bu şekilde ortaya çıkış şekliyle baş etmek kolay değildir. Anne-babalar çoğu zaman sadece gördükleri davranışa odaklanırlar. Ancak çocuğa ulaşmanın yolu duygudan geçer. Çocuk sakinleştikten sonra, onun neler yaşadığı ve hissettiği hakkında konuşulması gerekir.

Çocukların mizacı

Bazı çocuklar mizaç olarak daha sakin, kabul edici veya esnek olabilir. Bu nedenle “2 yaş sendromu”nu da daha kısa sürede ve az şiddetle geçirebilir. Kimi çocuk ise bu tür değişiklikleri kolay tolore edemez, duygularını çok yoğun yaşar, dışarıdan gelen uyarılara karşı çok duyarlıdır ve bebeklikten itibaren tepkiseldir. Aşırı duyarlı olan çocuklar ise bu dönemi daha da zor geçirir. Bu dönem hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan pek çok anne-baba çocuklarının inatçı, huysuz bir kişiliğe sahip olduğunu algılayıp, yaşadığı çatışmalarda çocuğu yargılar. Yaşanılan sorunlar çocuğun kötü karakterli olduğuna işaret etmez, sadece öğrenmesi ve geliştirilmesi gereken yeni davranış ve tutum biçimleri olduğunu gösterir. Bunlar da ancak anne-babanın desteğiyle gelişebilir.

Çatışmalara son verin!

Bu dönemde anne-baba ve çocuk arasında yaşanılan çatışmaları azaltmak ve çocuğun bireysel gelişimini desteklemek için yapılabilen pek çok şey vardır:

Bir adım önde olun: Çocuğunuzun zorlandığı anlanları en iyi siz bilirsiniz. Bunlarla ilgili önleyici stratejiler geliştirebilirsiniz. Örneğin; siz işten geldikten sonra yemek yedirmekte zorlanıyor, onun ilgisini yemeğe odaklamadan çatışıyorsanız, o zaman bırakın akşam yemeğini siz gelmeden yesin. Çocuğunuz belki de siz geldiğiniz için heyecanlanıyor ve konsantre olamıyordur. Onun yerine sizin yanınızda meyve yiyebilir ya da masaya oturur, ancak böyle bir durumda siz onun ne kadar yediğiyle ilgilenmeyin.

Gücünüzü hissettirin: Çocuğa güvenli bir ortamda sadece bakım verilmesi tümüyle sevgi ve şefkatle olmaz, bunun yanına yetişkinin gücünü de eklemek gerekir. Çünkü çocuklar birlikte oldukları yetişkinin güçlü, kendinden emin, ne yaptığını bilen, sakin ve otoriter olmasını ister. Çocuğu ağlarken, çaresizlik duygusuyla bebeğin karşısında ağlayan bir annenin gücünden ya da istediği bir şey alınmadığı için ağlayan bir çocukla baş edemediğinde onun isteklerini yerine getiren bir babanın gücünden söz etmek mümkün olmaz. Çatışma zamanlarında anne-baba soğukkanlılığını korumalı, öfke göstermeden sakin davranıp gücünü çocuğa hissettirmelidir. Böylece çocuk da bu gücü içselleştirip, ileride yaşayacağı benzer bir durumda kendisini kontrol edebilme gücünü bulabilir.

Kendini güvende hissedeceği kurallar ve sınırlar koyun: Çocukların kendi güvenliklerini sağlamanın sorumluluğunu almak için yeterince donanımları yoktur. Kendi adlarına sağlıklı karar alabilecekleri yaşa gelinceye kadar anne-babaların onlara yapmaları ve yapmamaları gereken şeyleri söylemesi gerekir. Sınırlar çocukları korur, nereye kadar kendilerinin özgürce hareket edebileceklerini öğretir. Böylece evin dışında başkalarına da sınır koyabilmeyi ve dolayısıyla da kendilerini koruyabilmeyi öğretir.

Kuralların ve sınırların açıklamasını yapın: Çocukların anlamadıkları bir şeye ayak uydurmaya çalışması beklenemez. Ayrıca kendisine konulan bu kuralların nedenini anlamaya da hakkı vardır.

Mesajların ne ve tutarlı olmasına dikkat edin: Çocukların yeni beceriler geliştirmesi, zaman ister. Konulan kuralların, verilen mesajların her zaman aynı ve tutarlı olması, çocuğun deneyimlerinden daha çabuk öğrenmelerine yardımcı olur. Önceden bildiği sonuçlarla karşılaşması olumsuz bir davranışın kendisine bir şey kazandırmadığını anlamasına ve bu tutumdan uzaklaşmasına yardımcıdır.

Seçim yapma hakkı verin: Çocuğunuz böylece karar verme keyfini tatmış olur. Eğer bir durumda istediği şey kabul edilebilir ve belli sınırlar içindeyse bunu seçenekli olarak sunmak daha iyi olabilir. Ceketini giymek istemeyen çocuğa “Kendin mi giymek istersin, ben mi sana yardım edeyim?” gibi bir yaklaşım uygundur. Küçük seçimler yapmasına izin verildiğinde, daha ilerde kendi başına önemli kararlar alma becerisini geliştirir. Böylece kendi hayatlarıyla ilgili güç ve kontrol hissi oluşur.

Olumlu davranışları ödüllendirin, olumsuzu görmezden gelin: Genelde çocukların iyi yaptıkları, olması gereken doğal şeyler olarak görülüp dile getirilmez. Oysa çocuğun hak ettiğini düşündüğünüz şeyleri ödüllendirmek gerekir. Unutulmaması gereken, anne-babanın olumlu ilgisini görmesi ve ondan iyi bir şey duymasıdır. Bu, çocuk için en büyük ödüldür. Daha önce yapmakta zorlandığı bir şeyi yerine getiriyorsa takdiri hak ediyor demektir. Olumsuz her davranışa gösterilen tepkide çocuk anne-babanın ilgisini çekmeyi sağlayabilir. Bu nedenle çok gerekmedikçe her yaptığına müdahele etmemekte yarar vardır.

Günlük rutin oluşturun: Yaşanan çatışmaların birçoğu, çocuğun günlük rutinleriyle ilişkilidir. Yemek, uyku, yıkanma, diş fırçalama gibi rutinleri erken yaştan itibaren geliştirildiğinde çocuğun bu dönemde yaşayabileceği çatışmalar azalır. Çocuk hangi aktiviteden sonra neyin geleceğini bilirse bir sonrakine geçiş yapması daha kolay olacaktır.

Çocuğun daha az istekli olduğu bir şeyi, daha çok istediğinin önüne koyun: Örneğin; dondurmasını yemeğini bitirdikten sonra yiyebileceğini ya da banyodan sonra oyun oynayabileceğini söyleyin. İstediği bir şeye ulaşmak için, önündeki engeli bir an önce aşmak isteyecektir.

Duygularına temas edin: Çocuğunuzun, yaşadığı hayal kırıklığı, üzüntü ve endişe gibi duygularla baş edemediği için zorluk yaşayabilir. Duygularını onun adına ifade edin ki hem ne yaşadığını tanımlayabilsin, hem de bu duguların sizin tarafınızdan kabul edildiğini anlayabilsin. Ancak bunları dışa vurması için ona yol da göstermenize ihtiyacı olduğunu unutmayın.

Bu dönemin geçici olduğunu her zaman hatırlayın: Bu zorlayıcı süreçte sabır ve güleryüz çocuğunuzun gevşemesi için faydalı olsa da, bunu yapmak her zaman kolay değildir. Bu dönemin geçici olacağını kendinize hatırlatın ve kendinize iyi bakın.

Öfke krizlerine yardımcı olun: Çocuğunuzun öfke krizleri kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda anne-babaların çocuklarına yardımcı olmak için yapabilecekleri şeyler vardır.

Öfke krizlerinin sizi kontrol etmesine izin vermeyin: Öfke krizleri tahammül edilmesi zor deneyimlerdir. Özellikle sosyal ortamlarda yaşadığında utanç duygusu yaşattırabilir. Ağlamasını ve sorun çıkarmasını sonlandırması için istediğinin yerine getirilmesi, bir dahaki sefere krizin daha da kuvvetli yaşanmasına neden olur.

Dikkatini başka yere çekin ve bir adım sonrasını uyarın: Kriz yaşanabileceği bir durumu önceden anlayıp, dikkati başka şeye yönlendiren çocuk, sıkıntı duyduğu konudan uzaklaşabilir. Örneğin; bir an önce yemek isteyen bir çocuktan sofrayı kurmasını istemek veya sohbet etmek dikkatini konudan uzaklaştırmak için yararlı olabilir. Bir adım sonra yapacağınız şeyi haberdar ettiğinizde, çocuğunuz kendini hazırlayacak ve geçişi daha kolay yapacaktır. Örneğin; kaydıraktan bir kere daha kaydıktan sonra parktan çıkacağınızı söyleyin ki bir süprizle karşılamasın, kendini hazırlayabilsin.

Öfke krizi sırasında sakinleştirmeye çalışmayın: Böyle bir çaba, krizin daha fazla uzamasına neden olur. Sakinleşmesi için çocuğunuzu rahat bırakın, kabul ediyorsa uzaklaşın. Yanında durduğunuzda hiç konuşmadan onun susmasını bekleyin. Çocuğunuz neye ihtiyacı olduğunu size söyleyecektir.

Görmezlikten gelin: Çocuklar kendi kendilerine öfke krizi geçirmezler. Hemen her zaman bir seyirci karşısındadır. Özellikle dikkat çekmek için yapıldığını düşünüyorsanız görmezlikten gelmek gerçekten yararlı olacaktır. Gazete alıp okumak veya başka şeyle ilgilenmek çocuğun beklediği ilgiyi sağlamaz, tekrar etmemesi için ödüllendirmez.

Karşıt gelme, negativizm, öfke nöbetleri hem çocuk hem de anne-baba için baş edilmesi zor süreçlerdir. Sağlıklı tamamlanan bu süreç sonunda, çocuk yeni gelişen becerileriyle bir birey olmayı öğrenir. Anne-baba ise çocuğuyla yaşadığı bu süreç ile çatışma, problem çözme ve uzlaşma sanatının inceliklerini öğrendiği gibi kendi kendine yeten bir çocukla yaşamanın da keyfine ulaşır.

Anne-babalar tutarlı olmalı

Anne-babalar, 2 yaşındaki çocuğuna uyguladığı kurallar konusunda fikir birliğine varmalı ve kurala sonuna kadar uyulması gerektiğini unutmamalıdır. Tam dersi durumlar söz konusu olduğunda çocuk, böylesine bir yaklaşımı bir tür ödül olarak algılar ve çatışmadan kendisine bir avantaj sağlayıp, daha da ısrarcı ve kriz çıkaran konumunda kalmayı tercih eder. Bazen de anne-baba yaptırmak istediklerini ya da vermek istedikleri mesajı çocuğun hazır olmadığı bir anda söyleyebilir. Oysa 2 yaş çocuğunun zihnini meşgul eden o kadar çok şey vardır ki birisini gerçekten duyabilmesi için onunla göz göze gelinmesi, aynı seviyeye inilmesi ve kararlı bir ses tonuyla konuşulması gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: mynet.com

Yazıyı Oylayın


Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading...
Menu Title