Hamilelikte amniyosentez riskli mi?

Bebeğin etrafındaki sıvının şırınga yardımı ile alınarak genetik olarak inlenmesi anlamına gelen amniyosentez test ile bebekte Down sendromu ve kromozomlarında bir bozukluk olup olmadığı yüzde yüze yakın bir oranda belirleniyor.
 
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim Üyesi Prof. Faruk Buyru, amniyosentezin gerekli durumlarda mutlaka yapılması, aileye önerilmesi gereken bir test olduğunu kaydetti.
 
Prof. Dr. Faruk Buyru, “Tarama testleri, ikili test; hamileliğin 11-14. haftalarında; üçlü test ve dörtlü test ise 16-20. haftalarında yapılıyor. Bu testler yüzde 80-85 arasında doğruluğu olan, yüzde 15-20 arasında yanılma payı olabilen testlerdir. Bu testler yapılıp, risk yüksek çıkarsa amniosentez öneriyoruz. Çünkü amniyosentez ile yüzde yüze yakın sonuç almak mümkün. Aynı durumda bebekte kromozom bozukluğu olup olmadığı da yüzde yüz belirlenebiliyor“ diye konuştu.
 
Önemli bir ayrıntıya dikkat çeken Prof. Faruk Buyru, “Hem ikili test hem de üçlü test veya dörtlü test yapılması anne adayında amniyosentez yapılma ihtimalini artırıyor. Gereksiz amniyosentez yapılmasına da yol açabiliyor. Doğrusu bu testlerden birini yapmak, ikili test yaptıysanız 3`lü ya da 4`lü teste gerek yok. Ya da üçlü dörtlü test yaptıysanız ikili test daha erken yapıldığı için onu yapmamış olmanız beklenir. Hem ikili test hem üçlü ya da dörtlü testi birlikte yaptığınız taktirde amniosentez gerekliliği biraz daha artıyor. Gereksiz girişim de buna bağlı olarak yapılabiliyor” şeklinde konuştu.
 
Amniosentezin riskinin sıfır olmadığının altını çizen Prof. Dr. Buyru, “İğne batırılması gibi bir girişim amniosentez. Her ne kadar kolay bir işlem gibi görünse de bu işlemlerin bir riski var. Riskin sıfır olduğunu söylemek mümkün değil. Kan testlerinin ikili test olsun, üçlü test olsun anne ve bebek açısından bir riski yok. Buna mukabil güvenilirlik oranı yüzde yüz değil. Ama amniosentez yüzde yüz sonuç veren bir test. Anne açısından da bebek açısından da çok sık görülmese de bir takım komplikasyonları, riskleri olabiliyor. 200’de bir civarında erken doğum ya da düşüğe neden olabiliyor. Enfeksiyon kapabilir anne, su kesesi açılabilir, bütün bunların sonucunda hiç beklenmeyen istenmeyen gebelik düşükle sonuçlanabilir. Bu bebek açısından olumsuz sonuç. Anne açısından olumsuz sonuç, çok çok nadiren görülür” dedi.
 
Türkiye`de şu ana kadar amniosentez yapılan vakalardan 5`inde ölümünün görüldüğünü belirten Prof. Faruk Buyru, ölüme yol açan nedenin net olmadığını belirterek, “Enfeksiyon bir neden olabilir, kanama neden olabilir,ya da bebeğin etrafındaki amniyos sıvısının annenin kanına karışması annede bu tür ölümcül bir rahatsızlığa yol açabilir. Bunun görülme sıklığı çok fazla değil. 50 binde bir karşılaşabiliyorsunuz. Sonuçta risk sıfır da değil. 50 binde bir de olsa herkesin başına gelebilecek bir problem” dedi.
 
Bu durumda ailelere büyük sorumluluk düştüğünü belirten Prof. Dr Faruk Buyru, “Bir yanda çok istenen kıymetli bir bebek var, kimse anormal bir bebeği doğurmak istemez, anormal bebek ihtimalini en aza indirmek diğer yandan yapılacak işleme bağlı, bebeği kaybetmek söz konusu. Burada işlemin yararını zararını ya da bebekte olabilecek anormalliği tartıp ona göre kararı ailenin vermesi en doğrusu” dedi.
 
Yazıyı Oylayın


Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading...
Menu Title